http://www.3dtextmaker.com/queue/FELSEFECPL_58013.gif
FELSEFE CPL

Faydacılık (Pragmatizm)

gerçeğe ve eyleme yönelik olan, pratik sonuçlara yönelik düşünmektir. William James (1842-1910) tarafından popüler hale getirilmiştir. Onun felsefe ekolünden olanı yapmak, başarmak anlamına da gelir. Hem iyinin teorisi hem de doğrunun teorisidir. İyinin teorisi olarak faydacılık refahcıdır (welfarist). İyi en fazla faydayı sağlayandır ve burada fayda zevk, tatmin veya bir nesnel değerler listesine göre tanımlanır. Bir doğru teorisi olarak ise faydacılık neticecidir (consequentialist). Doğru hareket bir şeyin uygulanabildiği ölçüde gerçek olduğu savına dayandırılmıştır. Eğer bir bilgi günlük hayatta işe yarıyorsa o bilgi doğrudur. Yaramıyorsa yanlıştır. Ampirizm ile yakın alakası olan bu felsefi akımı teorik düşüncenin tam tersi olarak nitelemek yanlış olmayacaktır.

Kelimenin dayandığı felsefi terim prágma, Eski Yunanca olup iş, eylem demektir. Pragmatik ise kelime anlamı olarak işe yönelik anlamına gelir. "Faydacılık" bu terime karşılık kullanılar sözcüktür.[1] "Faydacılık ilk olarak 18. yüzyıl İngiltere'sindeJeremy Bentham ve diğerleri tarafından öne sürülmüştür. Fakat Epikür (Aipikuros) gibi antik Yunan filozoflarına kadar geri gidilebilir. İlk kez ortaya atıldığında iyi en fazla insana en fazla mutluluğu getiren şey olarak tanımlanmıştı. Ancak daha sonra Bentham iki farklı ve birbiri ile çelişme potansiyeli olan kavram içerdiğinden birinci kısmı atıp sadece “en büyük mutluluk prensibi” demiştir.

Hem Bentham'ın hem de Epikür'ün formulasyonu hedonistik nedenselliğin farklı tipleri olarak düşünülebilir çünkü hareketlerin doğruluğunu sebep oldukları mutluluğa göre ölçüyorlardı ve mutluluğu zevkle tanımlıyorlardı. Ancak Bentham'ın formulasyonu ferdi olmayan bir hedonizmdi. Epikür'ün kişiyi en mutlu eden şeyi yapmasını tavsiye etmesine karşılık Bentham herkesi en mutlu yapacak şeyi yapmayı uygun görüyordu.

John Stuart Mill "Utilitarianism" isminde ünlü (ve kısa) bir kitap yazmıştır. Mill bir faydacı olmasına rağmen bütün zevklerin aynı değerde olmadığını ileri sürmüştür. “Mutsuz bir Sokrat (Sokrates) olmak mutlu bir domuz olmaktan yeğdir” sözü bu görüşünü anlatır.

Faydacılığı eleştirenler bu görüşün birkaç problemi olduğunu söylemişlerdir. Bunlardan biri değişik insanların faydalarının karşılaştırılmasının zorluğudur. İlk faydacıların çoğu mutluluğun felisifik hesap (felisific calculus) ile sayısal olarak ölçülebilip karşılaştırılabileceğine inanıyorlardı ama pratikte bu hiçbir zaman yapılamadı. Değişik insanların mutluluğunun kıyaslanmasının sadece pratikte değil prensipte de mümkün olmayacağı ileri sürülmüştür. Faydacılığın savunucuları bu problemin iki kötü seçenek arasında karar vermek zorunda kalan herkesin karşılaşabileceği bir problem olduğunu söyleyerek karşılık vermişlerdir. Bir milyar insanın ölmesiyle bir kişinin ölmesinin aynı derecede kötü olduğunu söyleyemiyorsanız bu problemi utilitaryanizmi red etmek için kullanamazsınız demişlerdir.

Faydacılık sağduyu ile çeliştiği için de eleştirilmiştir. Örneğin kişi kendi çocuğunun hayatı ile iki yabancının hayatını kurtarmak arasında seçim yapmak zorunda kaldığında kendi çocuğunu kurtarmayı seçecektir. Ama faydacılar iki yabancıyı kurtarmanın gelecekte daha fazla potansiyel mutluluğa sebebiyet vereceğinden tersini tercih etmeyi destekleyeceklerdir.

Bu akımın -bir şey uygulanabildiği ölçüde doğrudur- şeklindeki savı ise hiçbir teorik mekanizmanın tartışılmasına izin verilmeden bir şey özden yoksun olduğu halde başarılı bile olsa kabul gördüğünden eleştirilmiştir. Sözgelimi birbirinden farklı seceneklere sahip bir soru hiçbir bilgi sahibi olmayan kimse tarafından rastgele ama doğru yanıtlandığında faydacılıga göre o şey artık mutlaklık kazanmıştır. Bu kişinin bilgili eğitimli ya da zeki olması pek de önemli unsurlar değildir. Tersi durumda da çok iyi eğitimli ve yetenek sahibi kişiler toplumda iyi statülere erişemediğinde onların gerizekalı ya da cahil olarak damgalanmaları bu akım yüzündendir. Kısacası faydacılıkta önemli olan öz değil biçimdir, olayların teorik akışı önemsizdir mutlak olan daima pratik başarı olarak kabul edilir. Her teori doğru değil, ama her pratik doğrudur bu görüşe göre.

Daniel Dennett kararlarımızı yönlendirmek için faydacılığın kullanmasının sınırlarını belirlemek için Three Mile adasını örnek olarak kullanır. Bu nükleer santraldaki kaza iyi mi yoksa kötü bir şey miydi? Bu kaza birçok kişi tarafından nükleer enerji politikasına yaptığı etkiler yüzünden yararlı olarak görülmekteydi. (neticede Çernobil kadar kötü bir kaza değildi). Dennett faydacılık açısından tüm kanıtları tartıp bir karara varmak için hâlâ daha erken (aradan geçen 20 yıla rağmen) olduğunu söylemektedir.

Burada söz edilen sıkıntılardan kurtulmak için faydacılığın değişik çeşitleri ortaya atılmıştır. Faydacılığın geleneksel şekli en fazla fayda getiren hareket en iyi harekettir diyen hareket faydacılığıdır. Buna alternatif ise en iyi hareket en fazla faydayı sağlayacak kuralın emrettiği harekettir diyen kural faydacılığıdır.

Örneğin bir kişi yalan söylerse en fazla faydayı elde edeceği bir durumda olsun. Hareket faydacılığına göre en doğru hareket yalan söylemektir. Ama genel kural olarak doğruyu söylemek o kişiye daha fazla fayda sağlayacağını kabul edersek kural faydacılığı açısından doğruyu söylemek gerekmektedir.

 

William James

Amerikalı filozof James’e göre bilgilenmede ilk nesnelere, ilkelere ve kategorilere değil son nesnelere, sonuçlara ve ürüne yönelmek gereklidir. Dünya biricik bir varlıktan değil bireylerden oluşur. Dünyayla ilgili bir teori insan yaşamıyla ilgili birçok konuyu göz ardı ederek kesin sonuçlu yanıtlara ulaşıyorsa reddedilmelidir, çünkü bu dogmatik bir teoridir. Pragmatizm ise hiçbir dogması olmayan yalnızca yaşamı ve insanın eylemlerini ölçü alan bir öğreti olup bu kuram çerçevesinde gerçeklik ve doğruluk insanın düşüncelerinden, eylemlerinden bağımsız değildir.

James, pragmatizm düşüncesinin insan yaşamının bir amacı olduğunu ve bu amacında öncelikle eyleme dayandığını ileri sürer. Ona göre, doğrunun biricik ölçütü başarıdır; düşünceler eylemde bulunmak için yararlandığımız aletlerden başka bir şey değildir, doğru düşünce en fazla kazanç getiren, en verimli, en etkili düşüncedir.


John Dewey





Pragmatizmin ve bilimsel yöntemin öğretilmesinin en etkili savunucularından biri olan John Dewey’e göre bilimsel yöntem, teoriler ve düşünceleri ifade eden biçimlerin oluşmasını kolaylaştıran akıl yürütme süreçlerinin sistematikleştirilmesinden oluşturulur. Bu sistematik süreçler; analiz, sentez, karşılaştırılmalar ve deneysel faaliyetleri içerir. Bilginin yararlı olması onu doğru kılar, aynı zamanda doğru bilgiler yararlıdır. Eğitimde aktivite ilkesini ve bilimsel düşünme yöntemini temel alan fonksiyonalist akımın temsilcilerinden olan Dewey, “aktivite programı” kavramını ilk kez. 1896 yılında kullanmıştır.
Ona göre öğrenmeyi sağlayan ana unsurlardan biri olan problem çözme, bilimsel yönteminde özelliklerindendir. İnsandaki dört dürtü; “sosyal yapıcılık”, “araştırma ve deneme”, “ifade”, “sanatsal yatırım” aslında problem çözme davranışına dayanmaktadır.

Bilgilenmeyi ve eğitimi, kişi ile çevresi arasındaki etkileşim süreci olarak gören Dewey’e göre kişinin kendi yaşamı ve deneyimleri bilgilerimizin temelini oluşturur. Akıl yürütmenin evreleri de şunlardır;

  1. Uygun bir çözüm için derinlemesine düşünmeden tatahminlerde bulunmak.
  2. Cevabı bulubması gerekli soruyu çözülecek bir problem olarak algılayıp, onun zorluk ve güçlüklerini muhakeme etmek.
  3. Düşünülerek bilinçli bir tahminde bulunmak veya hipotezler ileri sürmek gözlem ve olgusal materyalin toplanmasında kullanılacak başka süreçleri başlatmak.
  4. Temel fikir olan varsayımı zihinsel olarak detaylı incelemek.
  5. Hipotezi açıktan açığa hayal gücü yoluyla test etmek.


Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol